İktidarın Hedefinde TC Anayasa Mahkemesi ve Üretilen Devlet Krizi

Tacan Reynar
5 min readOct 15, 2020

‘Işıklar yanıyor’ mu gerçekten?

Önce kaçıranlar için olan biteni sırasıyla özetleyelim:

  • TC Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanvekili Engin Yıldırım’ın Anayasa Mahkemesi binasının gece fotoğrafını çekip ‘ışıklar yanıyor’ yazması ardından twitter’da kıyametler koptu.
  • Bu paylaşımın hemen ardından da İçişleri Bakanlığı’nın yanıtı gecikmedi, ‘Işıklarımız hiç sönmüyor’diye Bakanlığın fotoğrafı paylaşıldı resmi twitter hesabından.

Sosyal medyada bu paylaşımlar üzerine AYM üyesi Engin Yıldırım hedefe oturtuldu, aleyhine hemen linç kampanyası başladı, istifa etmesi istendi, hatta tutuklanması gerektiğini hashtag yapıp paylaşan binlerce kişi oldu. Bu kadar tepki çeken neydi peki? ‘Işıklar yanıyor’ yazılmasının ardına hangi anlamlar yüklenmişti? Ve Yıldırım’ın amacı tartışmanın odağındaki ‘o mesajı’ vermek miydi gerçekten? Yıldırım bir süre sonra bu tweeti kendi hesabından tepkiler üzerine silip kaldırmış olsa da tartışmalar devam etti. Ve kolayına da duracak gibi görünmüyor. Çünkü bir süreden beridir Anayasa Mahkemesi ile İktidar arasında ciddi bir gerginlik hâkim.

‘Işıklar yanıyor’ Ne Anlama Geliyor?

Gazeteci Mehmet Ali Birand’ın 32.Gün belgesellerinde yer alan bir ‘simge’ ya da ‘mesaj’ bu. Bu belgesellerde Birand Genelkurmayın darbe girişimleri arasında bir bağlantı kurarak, eğer Genelkurmayın ‘ışıkları yanıyorsa’ orduda bir tedirginliğin veya hareketliliğin olduğunu, yok eğer sönükse asayişin berkemal olduğunu, sorun olmadığını söylerdi.

O yüzden Yıldırım tarafından paylaşılan ve AYM binasının yanan ışıklarının göründüğü o tweet de öyle algılandı hemen. O paylaşım 1 saat kadar kısa bir sürede 7 bin beğeni, 2 bin retweet ve bin üç yüze yakın da yorum aldı. Yıldırım yaklaşık 1 saat sonra açıklayıcı ikinci bir tweet attı, ve ‘‘Işıklar yanıyor’ derken hukukun ışığını kastettim, başka ışıkları değil’ diye ekledi.

İktidarın Tepkileri

İktidar tarafından bu paylaşımlara tepkiler gecikmedi. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Vesayet özlemi içinde olanlar, hukuk adına konuşma ehliyetini yitirirler. Işıkları millet açar, millet kapatır”, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank da “AYM üyeleri arasında belli ki vesayet özlemi çekenler var. Kimse merak etmesin, milletimiz feraset sahibidir, lüzumsuz ışıkları söndürmeyi iyi bilir” paylaşımında bulundular.

AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in açıklaması çok daha ağırdı: “Bir AYM üyesinin anayasal düzeni tehdit etmesi hukuksuzluktur. Türkiye’nin demokrasiyi korumakla görevli kurumları görevlerinin başındadır. Demokrasimiz her türlü tehditten daha güçlüdür. Demokrasimizi koruma konusunda kararlılığımız kesindir. Milletimiz adına demokrasimizi korumaya yeminliyiz. Demokrasimizi kimse tehdit edemez. Bir Anayasa Mahkemesi üyesi, Türkiye’nin hukuk güvenliğini ihlal edemez. Cunta ağzıyla konuşanların anayasal düzenimizi hedef almasına müsaade etmeyeceğiz. Darbeci zihniyetin kurumlarımızda olmasına tahammül edemeyiz.”.

Tüm bunlar olurken Yıldırım twitter hesabını kilitledi ve üçüncü bir açıklama daha yaptı:

Ancak bu da yeterli olmadı. R.T.Erdoğan grup toplantısında Yıldırım’a hitaben ‘“AYM üyesinin böyle bir açıklama yapması adeta siyasete soyunmasıdır. Siyaset yapacaksa görevinden istifa etsin, siyasete girsin” dedi ve AYM heyetini göreve davet etti.

Ardından Yıldırım bu defa kamuoyuna daha ayrıntılı yazılı bir açıklama yaparak paylaşım için tekrardan özür diledi.

İŞİN ASLI, bu yaşananlar bir süreden beri AYM ile İktidar arasında süregelen çekişmenin 2 kelimelik bir tweet ile yeniden alevlendirilmesinden başka bişey değil. İktidar tarafından bu bilerek yapılıyor. Çünkü son olarak AYM’nin verdiği Berberoğlu kararına yerel mahkemenin uymaması ciddi bir kriz çıkarmış, doğal olarak kararı uygulanmayan AYM’de ise tepki oluşmuştu.

AYM, milletvekilliği düşürülen CHP’li Enis Berberoğlu hakkında hak ihlali kararı vermiş, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi ise, yerindelik denetimi kapsamında kaldığı gerekçesiyle yeniden yargılamaya yer olmadığını söyleyerek AYM kararını uygulamamıştı.

Hukuk devletinin en önemli teminatlarından biri sayılan AYM’nin kararını tanımayan yerel mahkemenin sebep olduğu kriz sonrası Türkiye’de yargı sistemi nasıl nitelenebilirdi artık?

Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer tüm bu yaşanan süreci ‘Devlet Krizi’ olarak yorumluyor:

Çünkü aslında Anayasa hükmü de çok açık, bütün devlet organları ve mahkemeler AYM kararlarını uygulamak zorunda.

TC Anayasası madde 153/6: “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”

Anayasa böyle dese de tartışmalar bitecek gibi değil…

‘Bisikletinle işe git gel bakalım’

İktidar ile AYM arasında gerginlik bir süre önce yine AYM’nin “Şehirler arası kara yollarında gösteri ve yürüyüş düzenlenemez” hükmünü iptal etmesi ile doruğa çıkmıştı. AYM Başkanı Zühtü Arslan’ı bu karardan dolayı eleştiren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ‘Madem özgür bir ülkeyiz, ana caddelerde, sokaklarda özgürce yürüyüş hakkının ortadan kaldırılmasını onayladınız. Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe git gel bakalım. Anayasa Mahkemesi Başkanı’na söylüyorum kendi arabamla tek başına gitmeye ben varım sen var mısın?’demişti. Aslan’ın bu ifadelere yanıtı gecikmedi ve Soylu’ya hitaben ‘herhangi bir metni eleştirmek için öncelikle onu okuyup anlamak gerekir’ diyerek yanıt verdi. Aslan’ın verdiği cevap bu kadarla da kalmadı ve Soylu’nun kullandığı üslubü şu sözlerle eleştirdi:

“Esasen kullandığımız dil kimliğimizi ve kişiliğimizi yansıtır. İnsan, dilinin altında gizlidir”.

Kıssadan Hisse

İktidar özellikle son yapılan anayasa değişiklikleriyle zaten halihazırda Yargı’da bir ağırlık kazanmış durumda. TC Anayasa Mahkemesi 15 üyeden oluşuyor ve bu üyelerin 12'sini (evet on iki !) Cumhurbaşkanı seçiyor. Ve mahkeme üyesi yani hakim olmak için hukuk fakültesi mezunu olma şartı da yok. Hal böyle olunca Türkiye’de siyasetin içinde kendine nefes bulmaya çalışan AYM’de müdahalelere açık bir konumda, sıkça eleştirilen bir yapıda varlığını sürdürmeye çalışıyor. Buna rağmen ara ara İktidarın aleyhine veya taleplerinin tersine kararlar da üretmiyor değil AYM. Yukarıda ‘bisiklet’ tartışmasında gördüğümüz gibi. Ancak hangi kararı üretirse üretsin her zaman hedefte, varlık sebebinin önemi tartışılmaz ama varoluşunun organik bağlantıları sebebiyle zaman zaman muhalefet zaman zaman da İktidarın açık ‘eleştirisine’ maruz kalıyor. Hatta bazıları o kadar ileriye gidiyor ki olay, siyasi bir metin olarak anayasayı yorumlayan hâkimleri oligarşik bir sistem olan ‘juritokrasi’ yani halkın iradesinin üstünde ‘yargıçlar yönetimi’ oluşturmakla suçluyorlar. Son olarak bu benzetmeyi AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş yaptı.

Son not. Belki de AYM Başkanvekili Engin Yıldırım’ın ‘ışıklar yanıyor’ yazması ardından İktidarın bu kadar saldırısına maruz kalmasının en önemli sebeplerinden biri, Yıldırım’ın AYM’de daha çok insan haklarını temel alan, siyasi kaygılar gütmeyen hak odaklı kararlarıyla bilinmesidir. Örneğin büyük yankılar uyandıran ‘TSK’da eşcinsel asker’ kararına tek karşı oy yazıp şerh düşen Yıldırım’dı. Yıldırım o kararda ‘basmakalıp önyargılar’a değinmiş ve kararında AİHM kararlarına atıf yapmıştı. (karar haberi) (karar). Yine İnsan Hakları İzleme Örgütü de son saldırılar üzerine ‘özellikle basın özgürlüğünü savunan önemli üyelerden Engin Yıldırım’ın da arkasındayız.” açıklamasını yaparak Yıldırım’a destek belirtti. Çünkü Yıldırım MİT Tır’ları haberine getirilen yayın yasağına da karşı çıkmış ve “Basın hürdür, sansür edilemez” demişti. Yine Can Dündar hakkında verilen tutuklama kararının hak ihlali olduğuna karar veren hâkimlerden biri de Yıldırım’dı. Wikipedia’ya yönelik erişim engelinin kaldırılması kararında da imzası bulunan Yıldırım, ihlal kararının gerekçesinde “Wikipedia’nın kapalı tutulmasını haklı gösteren vahim bir içerik yoktur.” demiş, 26 Mart 2020’de ise “Katil, hırsız AKP” yazılı pankartı açan ÖDP’lilerin bu ifadelerini ifade özgürlüğü kapsamında kabul etmişti. Tüm bu kararlar şimdi AKP medyasında yeniden yer almaya ve deşilmeye başlandı.

Özellikle Anayasa Mahkemesi hâkimi iseniz verdiğiniz her kararla birilerinin iktidar koltuğuna dokunuyorsunuz demektir. Dokunan da böyle yanıyor işte. Manşetlerde, haberlerde lince maruz kalıyor, ‘terörist’, ‘hain’ ilan ediliyorsunuz !.

Şimdi R.T. Erdoğan AYM heyetini Yıldırım hakkında ‘bişeyler’ yapması için göreve çağırıyor, medyada da istifa çağrıları yükseliyor. Sebebi belli, çünkü Yıldırım giderse, yerini Cumhurbaşkanı Erdoğan dolduracak.

--

--

Tacan Reynar

Writer, Former Judge, Jurist / Cypriot / Based in Toronto-Canada/ Law & Politics / >Follow<